18 Temmuz 2014 Cuma

Özgüvenemiyorsam benim mi suçum!

Özgüvensizim ben.

Kendimin ne olduğuna dair epey kafa yorup birkaç yıl da terapiye gittikten sonra ağız dolusu söyleyebiliyorum bunu da, yoksa en açık yarasını da korkmadan, saklamadan, gösterebilecek "özgüvenlilerden" olduğum için değil. Dedim ya, özgüvensizim, bilimsel yöntemle de test edildi, onaylandı  *_*

Dolayısıyla ne zaman etrafımda özgüvensiz birini görsem tanırım, en ufacık hareketinden, elini kolunu oynatışından, abartısından, sesinin tonundan, cümlenin sonuna doğru sesinin zayıflamasından ya da gösteriş merakından yakalarım, tak! Aynı bokun soyuyuz, hadi bırak kendini demek zor ama, birbirimizi bilip karşılıklı suskunluk anlaşması imzalayabiliriz, yine sözsüz ve sessizce.

Minnacıklığımdan beri, misyonum açıkları, kırıkları, eksikleri toparlamak, başka şeylerle sıvamak ve saklamak oldu. O kadar çok hırslandım ve öylesine çabaladım ki sonucunu da gerçekten birçok alanda başarılı oldum sanırım rasyonel bir değerlendirme yaparsam (Bkz: Unintended consequences) Fiziksel olarak problem ettiğim bir özelliğim de olmadı, aksine kendimi beğenirim de dışarıdan bakınca. İstediğim çoğu şey elimin altında, olmasa da elimin altına alabileceğim mesafelerde aslında. Güzel de yemek yaparım. Elim sanata, zanaate yatkındır. Eee, ne o zaman?

Maddi bir temeli yok gibi görünüyor, insanlara söylediğimde de şaşırıyorlar; "Özgüvensizlik-sen, nasıl yaağni?"şeklinde. Nasıl bir persona oluşturduysam yıllar içinde, hasar alan derinin nasır tutuşu gibi, incindiğim her yerde daha güçlü kuvvetli bir kişilik görüntüsü sergilemiş olmalıyım.

Peki neden özgüvenemiyorum!

Çünkü abisi, dışardan bakarak, rasyonel değerlendirerek, aslında şöyle böyle hımf humf diye açıklayarak, ikinci kişilerden duyarak olmuyor bu iş, kendi kendine kaldığın küçücük dünyanda, içinde hissettiğinle dönüyor o duygu tekerleği.

Çünkü sevgili arkadaşım, insanların, dış dünyanın seni nasıl görüp konumlandırdığı değil, senin kendini nasıl hissettiğinle ilgili oluyor o özgüven. Kimisi çıkarıdığı 3 kuruş işle hatta onu bile yapmadan kendinden menkul bir özgüven patlaması içinde hayaller aleminde yaşarken, sen dünyaları haklasan kendinde 2 dakika dinlenmeye hak görmezsin. Yaptığın işten tatmin olmaz, sıradanlığının altını çizersin. O hissediş nasıl gelişiyor hiç girmek istemiyorum, çocukluk travmaları bu ülkede sigara tiryakiliğinden daha yaygın zira (Bkz: Parenting disasters)

Velhasıl, şu anda da içinden geçtiğim döneme bol göndermesi olan, ileride de açıp bakabileceğim bir yazım olsun istedim. Her zaman bu kadar açılamıyorum zira. İçime içime kıvrılmaktansa, zoom out yapıp kendimi dışardan izlemek istedim/isteyeceğim zaman zaman.

Şu yukarıda görmüş olduklarınız da bana ayar olsun, kapak olsun.

Bu da böyle bir yazımdır.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder